Adil Bir Akşam | Harun YAKARER

Bir hukukçudan nasıl şiirler beklenebilirse öyle şiirler. Hasan Bozdaş’ın Adil Bir Akşam kitabındaki şiirler için bu cümle içerik hakkında bize karakteristik bilgiyi veriyor. Üslup bakımından ise 2010 kuşağı şairlerinden ayrılıyor. Ne gerçek anlamda lirik ne de epik bir söyleyişe sahip. İkisi de değil. Yükselmeyen bir ses tonunda, karşısındakini ikna edebilecek sükunetle kendine güvenen, ağır bir söylem gücüne sahip Hasan Bozdaş.

Muhteva

Kitabın adı Adil Bir Akşam. Şairin hukukçu kimliği kitaba yansıyor. Adil kelimesi, adaletli manasına gelir ki kitabın adındaki diğer kelime olan “akşam” düşünüldüğünde bu tamlama bir bütünlük taşıyor kendi içinde. Çünkü akşam bütün renklerden sıyrılmış ve her şeyi eşitlemiştir. Gündüzün aldatmacası, rengi, eşitsizliği, akşam olunca sona ermiştir. Biraz daha zorlayalım ve manayı çoğaltalım. Akşam, insan ömrünün sonunu çağrıştırır bize ve bu son karşısında herkes eşittir, bu son herkese karşı adildir. Hukukçu kimlik, şiirlerde de kendini bariz bir şekilde gösteriyor. Cübbe, dilekçe, adli tabib, dava, fıkıh, avukat, doğal hukuk doktrini, anayasa, adalet, savunma, gibi kelimeler bir şairin mesleğinin şiirine nasıl etki edebileceğini bize gösteriyor.

Uyuttum seni dünya, ilk mısra kitapta. Dünya demek ki uyutulacak bir bebek gibi şairin kendisinden küçük bir şey. Fakat bu mısradaki uyutmak argo kullanımıyla anlaşılırsa, kurtulmak için kandırmak olarak da anlaşılabilir. O zaman dünyadan kurtuluş arzulanan bir durum oluyor ve sonraki mısralara uygun hale geliyor. Dünyayı bu hayatla eş anlamda kullanırsak eğer, o zaman “insanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” ve “ölmeden evvel ölünüz” hadis-i şerifleri bu mısraları destekler. Dünyanın aldatıcılığı karşısında dünyayı uyutmak, ölmeden evvel ölmek gibidir. Bu Müslümanca bakış, “perdeyi açarım mevsim değişir sandım” mısraıyla devam ediyor. Bu mısra bir ümidin taşıyıcısı. Kar yağıyordur, evine dönen bir insan vardır ve şu mısralar: bugün de fazla döndü anahtar / paltomdan tek başıma çıktıkça. Mısralar, düşündükçe kendini açıyor. Hepimiz evimizden çıkarken kapıyı iyice kilitleriz. Üç kere beş kere, kaç kereyse döner o anahtar. Durumun sosyolojik izahı da vardır ama biz kestirmeden diyelim. İnsanlar burada artık birbirine güvenmiyor. İkinci mısra ise yabancı ve muhtaç, aç açıkta birini evimize alamamamıza bir eleştiri. Anahtar çok dönüyor, eve yalnız gidiyoruz ve kar yağmaya devam ediyor.

Yeni dünyanın getirdiklerinden biri de her şeyin bir kursu olması. Anne babalık kursu bile var. Beni bir yaşlanma kursundan yolladılar, diyen şair de buna işaret ediyor. Modern yaşamın getirdiği hız, hayatımızın her alanına hakim diyebiliriz. Hasan Bozdaş, bunu kullanarak başka bir durumu anlatıyor, fakat yine sosyal hayatı ve dönemin özelliğini bize yansıttığı için önemli bir iş yapıyor: Yüksek hızlı gidiyor insan kırılınca. Bu şekilde yeni dünyanın getirdikleri şiirlerde karşımıza devamlı çıkıyor.

Çocukluk masumiyetin, geleceğin ve ümidin simgesi olduğu için şiirlerde çokça kullanılır. Adil Bir Akşam’da da buna çokça rastlıyoruz. Fakat Hasan Bozdaş şiirinde “çocuk” genellikler masumiyet ve mazlumiyet ifade eder. Mesela şu mısralar buna örnek olabilir: “çocuk doğarken bilmiyor / kabuk sökülmezse yara erkenden iyileşiyor.” Çocuğun bilmemesi, yarayı daha doğarken kaşıyan bir özelliğe sahip olduğunu gösteriyor, bu da yaranın sürekli kanadığına işaret ediyor.

Şiir haksızlığa, hukuksuzluğa, çarpıklığa, bozulmaya bir eleştiri getirir. Türk şiiri bu görevini geçmişinden beri ifa etmiştir. Günümüzde de bu böyledir. 2010 kuşağı şairlerinden Hasan Bozdaş da bu görevini yerine getiriyor. İnşaat sektörü ile alakalı olarak “Tanrılar büyüdü, gökdelen oldu / hayırda ve inşaatta yarıştılar / Allah’ım ne kadar imara açık bir manzara derdim” mısraları; bilime ve makineye tapıcılık ile alakalı olarak “bir makine konuştu biz amin dedik” mısraı; dindarlığın kullanılabilen bir şeye dönüşmesiyle alakalı olarak “kitabına uydurdular kitap unutuldu / bir memuriyet türü olarak dindarlık” mısraları; sosyal medyanın insanları getirdiği hal ile alakalı olarak “ve ölü çocuklar/layk layk layk” mısraı bu eleştirilerin bazıları. Savaş, bazı şiirlerin alt metni olarak karşımıza çıkar. Bununla beraber bizim tanık olduğumuz en yakın ve şiddetli savaş Suriye iç savaşıdır ve Hasan Bozdaş şiirine bunu da yansıtır. Şiirlerde mültecilerle alakalı mısralarla karşılaşırız. Yine şairin etnik kimliğini de vurgulayarak kurduğu mısralar vardır: hastane çöplüğünde bulmam etnik kimliğimi / profilden bakınca ötelediğiniz bir ırktanım / bana adımı sorabilir misiniz?

Dil ve Anlatım

Hasan Bozdaş, kendi kuşağındaki şairlerden yukarıda bahsettiğimiz gibi mesleğini şiire yansıtmak dışında üslup bakımından da farklı bir yerde duruyor. İlk bakışta şiirlerin başlıklarında bir farklılık görüyoruz. Her şiirin bir ana başlığı ve alt başlıkları var. Mesela Beklerken İzafiyet Dersleri şiirinin alt başlıkları birinci dönemeç: doğum, ikinci dönemeç: delilik, üçüncü dönemeç: uyku. Bu özellik, ana başlık altında farklı konular işlemeye olanak sağlarken, şiirin kendi içinde bir bütünlük kaygısına da düşmemeye yarıyor.

Adil Bir Akşam’da şair, kelime veya sözlerin çağrışımlarından faydalanır. “Sesin taşınmış gibi” sözü taşınmış olma özelliğinin bir sonraki adımı olan yorgunluğu çağrıştırıyor. “Kapılar tanır ayakkabıları” sözündeki gibi kişileştirmelerse sık sık karşımıza çıkıyor. Şairin sık kullandığı imgeler de var. Doğu, çocuk ve pencere bunlardan.

Şair şiirini oluştururken bazen oyun da kurar. Remove Berfore Flight şiirinde bir uçuş oyunu vardır. Bu şiirin v1, rotate, v2 alt başlığına sahip olan bölümünde “selam kule, ben ehler danlos, bazen pater familias” diyerek bir oyun kurar. Bununla beraber karşılıklı konuşma özelliğini de böylece kullanmış olur.

Şiirlerde yabancı kelimelere sık sık rastlamak mümkün. Yabancı kelimelerden kastımız tabii ki dilimize yerleşmemiş olan Batı kökenli kelimeler. Süpernova, admin, the case human, vorteks gibi kelimeleri kullanmak bir yana Remove Berfore Flight şiirinde yabancı kelimelerin yoğunluğu dikkat çekiyor. “burada ILS full establish sevgili tower” gibi mısralar buna örnek. Şairin buradaki maksadını çözebilmiş değiliz. Dilimize kazandırdığımız kelimeler elbette bir zenginliktir. Fakat bu kelimelerin dile yerleşmeden bu kadar yoğun kullanımı ne kadar uygundur diye sormadan edemiyoruz. Teknolojinin getirdiği kelimelere örnek olarak “admin” gösterilebilir. Türkçe olan ve hayatımızın her gününde yanı başımızda olan fotoğraf terimlerinden “çözünürlük” kelimesi de Hasan Bozdaş tarafından kullanılmıştır: Sosyal medya ve fotoğrafın şiirimize etkisi.

Bazı şiirlerinde Hasan Bozdaş, düzyazı formunu kullanır. Jüriden Önceki Dünya ve Sen Ben Demokrasi şiirlerinde bunun örneğini görürüz. Bu da şiir için bir imkan olmakla beraber şiiri başka mecralara kaydırma riskini de içinde barındıran bir özellik bize göre. Şiirin düzyazıya göre bilinç akışına biraz daha yakın ve yatkın olması, düzyazı formunda yazılan bölümlere bilinç akışı yolunu da açıyor: sen mi ağırsın elbiselerin mi, balkon boyamak, dünya boyamak, bir demlik konuşabilir çok pencere kenarı konmuş olabilir…

Şiirlerde kelime veya söz tekrarlarına da rastlıyoruz. Haymatlos Bir Süs Bitkisi şiirinde baştan sonra kadar her mısraın ilk kelimesi “haymatlos”tur. Bu mısra sayısı otuz dokuzdur. Hızır Ben İnsan Maketleri şiirinde “ben bir gün” sözü ile başlayan yedi mısra vardır. Ötenazi Enstitüsü şiirinde ise “gözlerinden” kelimesiyle başlayan beş mısra vardır.

Hasan Bozdaş buluşçu diyebileceğimiz söylemlere de sahip. “Çok genç kalmış olabilirim” ve “hatırla defteri” bunun güzel birer örneği.

Ayetlerden, kıssalardan faydalanan Bozdaş, şiirini bazı bilgilerle de sağlamlaştırır. Fiyortlar, tehcir, fonksiyon ve değişken gibi matematiksel, tarihi ve coğrafi bilgilerden faydalanır.

Şiirlerde bazı isimler de geçer. Alman şair Hölderlin, şair Ergin Günçe, İslam filozofu İbn-i Rüşd, Yunan filozof Aristo, Fransız yazar Exupéry, Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi Leyla Halid bu isimlerden. Bir de şairin etkilendiğini düşündüğümüz isimler var. “Gencölmek” sözüyle Ergin Günçe’den, “hızırla bankta bir saat” sözüyle Sezai Karakoç’tan, “ölüm de facto” sözüyle Mehmet Özger’den, “koşmasam ölümlüyüm” mısraıyla Nurettin Topçu’dan etkilendiğini düşünüyoruz.

Hasan Bozdaş’ın bazı mısraları da parlak diyebileceğimiz öne çıkan mısralar. “seni o kadar severim ki tarih olursun” ve “ben insan tamirciliği okudum, işsizim” mısraları buna örnektir.

Harun YAKARER | İtibar Dergisi 82, Temmuz 2018 

Bir yorum yazın...