Vakitlerden ‘Adil Bir Akşam’ | Merve Koçak KURT

34669134_10156419255943188_6607157244674965504_n

Bahçenin dört bir yanı hanımeli çiçekleriyle bezenmiş. Guruba karşı oturmuş şiirden dem vuruyoruz. Çiçekler, imgelere dönüşüp kokularını salıyor ruhumuza. Uzaklardan bir şarkı duyuluyor: “Gün Biter Gülüşün Kalır Bende”. Epeydir uzak düşmüşüz; denizden, kıyıdan, “Postacı”nın anlattıklarından ve metaforlardan…

“ve birkaç doz daha vakit yazmak/ bir uzatma biçimi olarak.” diyor “bir tekerlekli sandalyeyle aramızda olanlar”da. Vakitlerden “Adil Bir Akşam”; bir şairin ilk söz ağrısı… Hasan Bozdaş’ın hayata, ölüme ve aynalara dair söyleyecek çok sözü var; şiirle… Bölmeyi seviyor, kesip biçmeyi, tırmalamayı, kanatmayı bazen, yüzümüze çarpmayı “acı”yı “anı” yapıp.

Kimi yerde bir çocukluk travması olarak karşımıza çıkıyor şiirsel benin yaşadıkları, kimi yerde “ortadoğu için almanak” olarak: “kadın ‘ah halep, güzel halep’ dedi, bir şehir güzelse halep’e benzerdi. şimdi siyah taşlara bakıp siyah taşlara, bir öfkenin nasıl eğildiği bu suya.”

Şiiri okumak başka yazmak başka yaşamak başka, diyor içimden bir ses. İmgelerle kurulan o “bağ” ile bağlanıyoruz şiire. Nahif, lirik, düşsel konçertolar duyduğumuz da oluyor okurken; iç kıyıcı, sarsıcı, sert bir gerçekliğin kollarına bırakıldığımız da. “Şiir” diyoruz; şair(in)den mi sorulmalı okurundan mı? Müsebbibi kim ya da kelimelerin çerağıyla dört bir yanımızın tutuşmasının?

“Dünyanın Ayak İzi”ndeki “pusula” yolumuzu bulmaya yardımcı olur belki. haritadan dünya beğendik/ bir şehir öyle pat diye indirilir mi insanın kalbine/ gökte ve yerde/ ve ikisi arasındaki her şeyi/ seni öylece yarattılar ve tam yanıma koymadılar.”

Sevgili Okur! “Beklerken İzafiyet Dersleri’nden” dem vurmalıyım şimdi de. “birinci dönemeç: doğum”da, “kendini ben sanıyor, yürüdükçe tanıyor/ aynaya anlatıyorum/ yalnızlığını ilk insanın, biraz yağmurdan sonra”… “üçüncü dönemeç: uyku”da ise, “sana baktıkça dünyayı/ değiştirebilirim gibi geliyor/ yoksa ilk uykusu ölüm olsun ister mi insan”… Oysa, “Cinnetin Etimolojisi’nden” bir “dördüncü evre” dizesi var ki: “ben gidersem/ yağmur da arkamdan gelir, bilmiyorsun.”

Bir “yol ayini”nde yitiğini arıyor bazen kelimeler; “kırmızı bir bisiklet ağrıyor cebimde/ bu kanal topuklarından ayıracak bizi/ emzirmesen de kal.” derken. Sancısı bir karanlığı yokluyor, beyaz bir mevsime bürünüyor, “yol tayini” oluyor; “kar yağdı, sen seviniyorsun diye sustum/ uzun yaşayamayacağım/ sen uzun bakacaksan bak. gözlerin hangi renk/ bana bakınca deniz oluyor mu?”

Sade ve kolay anlaşılır bir dille yazıyor(muş gibi duruyor) şair. Tam öyle değil aslında. Ancak katmanlarını soydukça kelimelerin arasındaki örtük/ derin anlamları ortaya çıkarabiliyorsunuz. “bazen ayna güzelliğin tarihi, hem eskiyim sizden beri/ yaşamam için yetiyor/ hastane çöplüğünde bulmam etnik kimliğimi/ -profilden bakınca ötelediğiniz bir ırktanım-/ bana adımı sorabilir misiniz?” (gölge düşünür)

Bozdaş’ın şiirlerinde iyilikten, güzellikten, adaletten izler de bulunuyor acıdan, aşktan, hastalıktan da… İç içe geçmiş onca imge yüklü şiirden okura düşen; beklediği, umduğu, bulduğu bir şiir elbet olacaktır. Kendine ait yakın hissettiği dizeler de. “otoportre: herkesin içindedir gölgesi/ üstünden geçtiğimiz düşümüzdür diyeler”.

Sevgili Okur! “Adil Bir Akşam”ı anlatmaya çalıştım; onun “hikâyesini”… Her şiirin bir hikâyesi, her hikâyenin bir şiiri olduğuna inanır mısın bilmiyorum. Ya da şiir ile hikâyenin zaman zaman birbirine kardeş olduğuna. Şu dizelerin hikâyesi tanıdık gelmiyor mu sana da mesela: “belki yakılmasa köyümüz/ biz de sayardık tüm ağaç isimlerini ezberden.”

Gayriihtiyari, şairin özgeçmişine bakıyorum: 1990 Diyarbakır doğumlu. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Şiirleri, yazıları ve çevirileri birçok mecrada yer almış. Halen Ankara’da serbest avukatlık yapıyor, dış politika ve insan hakları üzerine. (Kitabın adı boşuna “Adil Bir Akşam” değil galiba!)

Bozdaş’ın şiirinde insana, hayata ve dünyaya ilişkin pek çok tespit/ eleştiri/uyarı olmasının yanı sıra otobiyografik ögeler mevcut. Ve bunları şiire dökerken oldukça cesur. Aynı zamanda ironik yönler de dikkat çekiyor.

Şiirinde iyimserlik, derinlik, genişlik, ferahlık duygularıyla karamsarlık duygularının yan yana durduğu; hem hayata hem şiire dair söyleyecek sözü olan bir şair Bozdaş. Şiiriyle henüz tanışmayanlar için “Adil Bir Akşam” güzel bir vesile olabilir.

Sevgili Okur! Şiirin kapısını daha sık yoklamak lazım. Yoksa, “bu unutkanlık bir ayna mezhebi/ baktığım yer senden de eski.” mi?

Merve Koçak KURT | İlk-im, Karar Kitap, 08.06.2018

Bir yorum yazın...

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s