Merve Koçak Kurt’la Söyleştik

Her edebiyatçının “şehir” ile kurduğu bağ/ilişki diğerinden farklıdır. İçinde bulunduğu, içinden geçtiği, durduğu, durakladığı, bağ kurduğu, sevdiği, nefret ettiği, kızdığı şehir onun yaz(g)ısı mıdır aynı zamanda? Merak edip Edebiyat Haber olarak “Şehir Söyleşileri”ne başlayalım demiştik. Köşemizin bu ayki misafiri Hasan Bozdaş oldu. Bozdaş, “Kentlerin bellekleri uzun zamandır yok, bildiğimiz isimleri unutmamızı istediler, bu topluma dağ isimlerini hatta köy isimlerini hatta kendi çocuklarının isimlerini unutturdular… Hafıza bir insan ömrünce yaşamıyor ne kötü, yine de alışamıyoruz bu unutkanlığa.”  diyor.

Yolunuz hangi şehirlerden geçti? (Doğduğunuz, doyduğunuz, durduğunuz şehirler…)  Hangisiyle nasıl “bağ”lar kurdunuz? En çok hangisinde buldunuz kelimelerinizi? 

Çok otobiyografik bir söyleşi olacak belli ki. Siz sorunca fark ettim, şehirlerim üzerine hiç düşünmemişim, aslında pek çok şehirle bağ kurdum yine de hiçbirinde kalıcı olmadım, burada da ne kadar kalırım bilemiyorum.

Okumaya devam et “Merve Koçak Kurt’la Söyleştik”

Suavi Kemal Yazgıç’la Söyleştik

İlk kitabın 2018’de yayınlanmıştı. İkinci kitabın “İnsanın Madde olmayan Kısmı” ise 2023’te okurla buluştu. İki kitap arasındaki dönem biraz uzun mu sürdü? Neler yaptın bu dönemde?

Bence uzun sürdü ve bu kadar uzun sürmesini planlamamıştım. İlk kitap sevildi ama o konfor alanı biraz tehlikeliymiş. Ben de ilk kitaptan itibaren yaklaşık 2 yıl boyunca şiir yazmadım ve hiç şiir düşünmemeye çalıştım. Ama okumalarım, dergi takiplerim sürdü. 2020 ortalarında Buzdokuz’u çıkarmaya başladık, Hayriye hanım böyle bir teklifle gelince ister istemez tekrar şiir düşünmeye başladım. Kitapta yer alan şiirlerin tamamı Buzdokuz sürecinden sonraki şiirler, derginin verdiği motivasyon gerçekten farklıydı çünkü ilk kez bir derginin mutfağında yer alıyordum. Sonrasında avukatlıktan ayrılıp akademiye geçişin de beni şiir anlamında dinginleştirdiğini söyleyebilirim. Öğrencilerimden şiir konuşacaklarım da olsun isterdim ama daha çok hukuk konuşuyoruz, bunun da getirdiği bir sendrom da var, sonrasında Ayhan Çitil, Burhanettin Tatar ve Hadi Adanalı’dan aldığım dersler de yeni kavramsal dünyamı tamamladı, bilmiyorlar ama bu kitapta çok emekleri var. Daha hızlı bir şiirden daha suskun bir şiire dönüş oldu. 2022 sonlarında da artık hızlı bir şekilde dosyayı tamamlama gayretine giriştim. Hatta esprisini yapıyor eşim, kitabın yarısını 3 yılda diğer yarısını 3 günde yazdın diye, öyle oldu sanki.

Okumaya devam et “Suavi Kemal Yazgıç’la Söyleştik”

Heidegger Beni Affet

panoptikon

her yıl yüzlerce kişi yorgunluktan ölüyor
bir ceset gibi itaat ediyorum
tanrı hastalığı literatüre girdi
panoptikon’da bir tragedya şairi
günahlarını yazdı ve çok sevindi.
her yeri gören bir yerde tevhit fikri
sitesini terk etmeyen septik
logos! dedi kendini tutamadı
tanrı müdahil anlatıcı olarak
kitaba girdi.

devamı bu bağlantıda…

İnsanın Madde Olmayan Kısmı

neden ölmemem gerektiği hakkında
bir şeyler düşünüyorum
bir böğürtleni paylaşmak bir bebekle
bir çiçeği tanıtmak ve bak burası okyanus, karşısı uzak
insan ölümünü ararken daha geç yaşlanıyor
marakeş’te büyücü kadınların duasını aldım
biraz enfiye aldım evimize cin gelirse birlikte koklarız
majorelle’nin mavisinden bir gül kopardım
bir gece sahrada dolaştım, ölüm yaşamaktadır
akdeniz iklimi iyi bir fikir
ölünün gözleri için zeytin veriyorlar
gözleri görmeyen türbedar veriyorlar
ve yanına döşek seriyor
ölünce uyanıyorum, türbedar uyuyor
fez’de hangi sokakta evim unutuyorum
kapımıza portakal ağacı dikmek mühim
bir ortodoks ilahisi iyi geliyor, içinde şirk geçmiyor
biraz büyü iyi geliyor, demokrasi bile iyileşiyor

İnsanın Madde Olmayan Kısmı, Dergâh Yayınları etiketiyle Nisan ayında çıktı. Satın almak için kitapyurdu bağlantısına tıklayabilirsiniz.

BUZDOKUZ 1

Buzdokuz’u bulduk. Sonra baktık ki dokuz kişiyiz. Ama bunun, derginin varlık gerek-
çesiyle hiç ilgisi yok. Buzdokuz, yani mevcut dünyanın sonunun getiren madde. Bu tam da aradığımız şey. Genel geçer beğeninin dışında ve egemen anlamlandırma pratiğini sarsabilecek türden bir isim. Şiirin, bilinen dünyanın dışında simgesel bir alanda ortaya çıktığına işaret ediyor. Şiir, gerçekten şiirse, bu dünyadan, herkesin peşinden koştuğu dünyadan kopuyor. Gelip geçici de olsa bu kopuşa özgürlük diyoruz. Dünya ise sanki onun sonunu düşleyen maddenin, bir bakıma şiirin içinde saklı duruyor. Bu kopuş üzerine, yani kopana ve kopulana dair etraflıca düşünmek gerek. Teorinin asıl ödevi bu. Öyleyse teori bu bağı kuracak. Eleştiri ise önyargısız, nesnel ve tutarlı bir zihni devreye sokacak. Dahası bunun sağlamasını yapacak. Bize şiiri ve teoriyi, insanın meselelerinin etrafında bir araya getirecek bir dergi gerek. Bu dergi, bunun için var. Buzdokuz: estetik /politik alandaki çıkara dayalı ittifaklara karşı ileri şiiri savunacak bir kale.

Mağrib Günlükleri III – Merakeş, Kazablanka

08.06.2019-Merakeş

Günaydın.

Gece yarısından ancak saatler sonra kavuştuğumuz istirahat ve uykunun da anlamına kavuşması… Ama bir an önce dirilip Merakeş’e geçmeli. Daha öncesinde, Kazablanka’ya karşı Berberice şarkılar eşliğinde bir kahvaltı yapabilir miyiz?

Aklım, Tanca’da gördüğüm mavi cellabiyede. Merakeş sokaklarında alelade bir Fas beyefendisi gibi yürümek istiyorum, ten rengim ve Arap tipolojim yabancılık çekmemi engelleyecek. -Nerede bulabilirim? Okumaya devam et “Mağrib Günlükleri III – Merakeş, Kazablanka”