Aliya: Savaş ve Adalet

Öndeyiş

 “Bu dünya ayılacak.”

Nefretle sarhoş olan dünyanın bir iç kurtarıcısı. “Balık, suyun hâkimi olmayı başarabilecek midir?” diye de sormayı ihmal etmedi. Aliya, bunun cevabını biliyor aslında.

Romalılar bilmiyordu. Şüphesiz adaleti de Romalılar icat etmedi. Ama bir şekilde hukuk adını verdiğimiz normlar destesinin adalete hizmet etmesi gerektiğini düşündük. Romalılar bugüne de şeklini veren kanunlar yaptı. İnsanlar düzelmedi. Çünkü bir öze dayandırmamıştık.   Okumaya devam et “Aliya: Savaş ve Adalet”

Modern Mistik Dokunuşun Hasta Şairi: Sohrab Sepehri

İran’ın Yeni Şiir Hareketi İçerisinde Sepehri ve Çağdaşları

Farsça, şüphesiz bir medeniyet ve eşsiz bir edebiyat dilidir. Bu dil, Ortadoğu’nun sihirli şiirlerinin annesi olmuş, şiir toplumu doğurmuştur. Sohrab Sepehri de bu toplumun sesi gür çocuklarından biridir.

Şiirin, Platon’un deyimiyle dizginlenmesi gereken duyguları haykırdığı, bu yorum ile dışa vurulan eserlerin bir yangının ürünü olduğu düşünülürse, Sepehri bu yangından iki farklı yolla kurtulmuştur: yazarak ve çizerek. Sepehri, şiiri yazmakla kalmamış, şiirinin resmini de yaparak bugün iki farklı sanat türündeki başarılarıyla anılagelmiştir. Snnonides’in şu sözü, şairin her iki uğraşının da aynı olduğunun kanıtı gibidir: “Resim sessiz bir şiir, şiir konuşan bir resimdir.”   Okumaya devam et “Modern Mistik Dokunuşun Hasta Şairi: Sohrab Sepehri”

Halil Cibran

Halil Cibran, 1883 yılında Lübnan’ın bir kasabası olan Bsharri’de Maruni Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir, modern bir eğitim almaya çalışan Cibran, İncil’i de iyi bir şekilde öğrenir.

Henüz çocukluğunda babasının göreviyle geçirdiği bir takım soruşturmalar ve aldığı hapis cezası neticesinde sıkıntılı günler geçiren Cibran ve ailesi, 1895 yılında New York’a yerleşir. Okumaya devam et “Halil Cibran”

Bilmeden Mü’min-Yamandi Molla

Diyamandi Efendi-Yamandi Molla-Yaman Dede

Niçin Diyamandi Efendi bilmiyorum, şiirleriyle tanıştığımda isminden ve kimliğinden bihaberdim; farkında olmadan Mü’min olmuş ve bilmeden belki aşk ehline karışmış olan üstadı; Fatma Kemal Timuçin Anadolu Lisesi edebiyat öğretmeni sayın Asilhan Şahin’in kaleme almış olduğu makalenin bir kısmından alıntıda bulunarak tanımak gerekirse:

Yaman Dede, Yanan Dede, Yanar Dede lakaplarıyla da tanınan Diyamandi Efendi, İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın verdiği bilgiye göre Kayseri’nin Talas ilçesinde Rum esnaflardan iplik tüccarı Yuvan Efendi ile Afurani Hanımın oğlu olarak 17 Temmuz 1304 (29 Temmuz 1888) yılında dünyaya gelir. Diyamandi kelimesi Rumca “elmas” demektir. Katı Ortodoks bir aileye mensuptur. 1901’de Kastamonu idadisine girer. Onun mektep yılları; Molla Cami’nin, “kitabı var ama peygamber değil” dediği Mevlana ve Mesnevisi ile tanıştığı yıllar olacaktır.

Okumaya devam et “Bilmeden Mü’min-Yamandi Molla”