Bu mesleği yaptığım için çoğunlukla mutsuzum. İyi şeyler de olmuyor değil, ama iyi şeyler dediklerimize bakınca, yine de bir kötülüğün cezalandırılmış olmasından duyduğumuz mutluluk. Yani ortada her halükarda ihlal edilen haklar, canları yanan iyi insanlar…
Bu yıl Şubat ayında CMK göreviyle çocuk şubeye çağrıldım. Küçük bir kız çocuğu, üvey annesinin kendisi ve bir iki yaş küçük erkek kardeşine nasıl eziyet ettiğini anlatıyordu. Kendilerine sürekli temizlik yaptırdığını, dövdüğünü ve son olarak da kardeşini nasıl kanlar içerisinde bıraktığını… Erkek çocuk o sırada yoğun bakımdaydı, birkaç ameliyat geçirmişti ve muhtemelen birkaç ameliyat daha geçirecekti.
Haber metnine baktığınızda, üvey annenin elindeki oklavayla çocuğun bağırsağını yaraladığını okuyacaksınız. Olan şey elbette bu kadar kibar bir dille anlatılacak bir şey değil. Çocuğun hayatına belki de tümden aksedecek.
İfade sonrasında kızın babasıyla konuştuk meslektaşım Fatih Kutlubay Keleş’le birlikte. Seve seve bundan sonra davayı gönüllü olarak takip edebileceğimizi belirttik. Küçük çocuğa yapılan şey kasten yaralama ile sınırlandırılabilecek bir şey değildi, bir de çocuğun cinsel istismarı boyutu vardı.
Mahkeme heyeti yerinde bir ceza vermiş, gerekçeli kararı okumak için sabırsızlanıyorum. Sanık 46 yılla cezalandırılmış. Ama sevinmiyorum, üzülmüyorum, sadece hayret ediyorum. Dünyamızı o kadar kötü bir yere dönüştürdük ki geçen yıl beni hayretler içerisinde bırakan, günlerce etkisinden çıkamadığım bu olay, şu an diğer bazı olayların yanında sıradan kalıyor. Gerçekten nereye bu gidiş bilen var mı?
Dünden bu yana görüntüler de basında dönüyor. Haber değeri var diye çocuklarının mahreminin böylece uluorta serilmesi, yayımlanması, teşhir edilmesi ne kadar doğru? Baromuz, yayın yasağı için başvuracak, yerinde bir karar, ama bir şey daha karar vermemiz gerekiyor. İnsan yetiştirmek gerçekten bu kadar mı zor?